Türkiye, Suriye krizinin çözümünde Birleşmiş Milletler merkezli bir çözümden umudunu kesmiş durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerika'nın IŞİD ile mücadelede "kaçamak yaklaşımlar" içinde olduğunu düşünüyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler'in yıllık toplantıları için geldiği New York'ta gazetecilerle sohbet ederken, Amerika'nın IŞİD ile mücadele stratejisinin bu haliyle sonuç alıcı bir yaklaşım olmadığını açıkça ortaya koydu. Cumhurbaşkanı ülke ismi vermedi ama mesajın muhatabı açıktı:
"Ben sadece havadan bombalarım, bunun dışında karışmam yaklaşımı, terörle mücadeleye yönelik ciddi bir yaklaşım tarzı değil. Bu kaçamak bir yaklaşımdır. Aynı şeyi Fransa da yapıyor. Sen oradan bombalıyorsun aşağıda terör örgütü tanklarıyla toplarıyla öldürmeye, işgale devam ediyor."
IŞİD petrol ticaretini rejimle yapıyor
Gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerekse heyetteki diplomatlar Amerika'nın ve Avrupa'nın bu konuya yaklaşımlarından rahatsızlıklarını gizlemiyor. Dışişleri'nden üst düzeyde bir diplomat, "Bizi IŞİD'e kaçak yollardan yaptıkları petrol mazot satışı üzerinden kazanç sağlamakla suçluyorlar. IŞİD'in asıl petrol sattığı yer Şam'daki rejim, asıl parayı oradan kazanıyor, bundan bahseden yok" diye tepkisini gösterdi.
Bu sözler, meselenin esasını gözden kaçıran Amerikan stratejisine yönelik bir eleştiriydi. Aynı diplomat şöyle devam etti:
"Bize yönelik bir suçlama da savaşçıların giriş çıkışını kontrol etmiyorsunuz diye yapılıyor. Ediyoruz, elimizden geldiğince ediyoruz, hele isim verilirse çok daha iyi ediyoruz, ama bu insanların kendi ülkelerinden çıkışına hiç bakmıyorlar. Neden, çünkü oradan çıkıyor olmasından memnunlar, korkuları bu adamların geri dönmesi."
Herkes kendi sorumluluğunu üstlensin
Türkiye, terörden çok çekmiş bir ülke olarak 'ciddi manada' terörle mücadele yapılacaksa elini taşın altına koymaya hazır olduğunu her fırsatta anlatıyor.
"Burada bir defa herkes kendi sorumluluğunu yüklenmesi lazım. Çünkü bu terörle mücadeleyi biz eğer marjinalleştirirsek bundan sonuç alamayız. Bir defa genellememiz lazım. Irak, Suriye, hatta hatta Türkiye. Olayı bir defa böyle fasit bir daire içerisinde düşünemeyiz."
Erdoğan'ın 'fasit daire' derken kastettiği ortada, IŞİD ile mücadele ederken onu yaratan Suriye rejimiyle ya da bölgedeki etnik ve mezhebi ayrımları körükleyen yapılarla mücadelenin ihmal edilmesine olan tepkisini ortaya koyuyor.
"Tampon bölge için BM kararı gerekmiyor"
Türkiye'nin bu aşamada bu mücadelenin samimiyetine inanması için görmek istediği adım belli: Suriye içinde bir tampon bölge. "Tampon bölge" demek aynı anda "uçuşa yasak bölge" ilanı demek. Türkiye, bundan temel olarak iki büyük faydanın sağlanacağını düşünyor. Birnicisi bu yolla Türkiye'ye ve çevre ülkelere kaçmak zorunda kalmış insanların ülkelerine güven içinde geri dönüşü temin edilmiş olacak. Bir başka ifadeyle bölgede mevcut ve daha da büyüme riski bulunan mülteci krizinin önünün alınması. İkincisi de uçuşa yasak bölge ilanıyla rejimin sahadaki muhalif unsurlar üzerindeki en önemli avantajının elinden alınması.
Türk diplomatları, tampon bölge veya uçuşa yasak bölge ilanı için yeni bir BM kararı gerekmediğine de inanıyor. El Kaide ile mücadele kapsamında BM'nin 7. maddesine dayanarak çıkartılan kararın bu tedbirler için yeterli olduğunu düşünüyorlar. Üst düzeyde bir diplomatın ifadesiyle "Bütün mesele bu kararı hayata geçirecek bir siyasi irade."
O irade Amerikan yönetiminde var mı?
Açıkçası pek yok gibi görünüyor. Cumhurbaşkanın ifadesiyle durum şöyle: "Buna böyle yarım ağızla evet diyorlar". 'Yarım ağızla' verilen evet cevabı Türkiye için yeterli değil.
Samimiyet testi
Amerikan Dışişleri Bakanı Kerry, pazartesi günü verdiği bir demeçte, rehine meselesinin halledilmesinden sonra artık Türkiye'den daha fazla destek beklediklerini söylemişti. Türkiye desteğe hazır ama Amerika bu işte ne samimiyetini ne de ciddiyetini henüz ortaya koyabilmiş değil. En azından Türk makamlarındaki hava bu.
Türkiye, Suriye'de yaratılan krizin mihnetini en fazla çeken ülkelerin başında geliyor. Türkiye, bir buçuk milyon insanı kendi sınırları içinde barındırıyor. Bütün bu işler için bugüne kadar harcadığı para 3.5 milyar dolar. Bütün Batı ülkelerinin bu işte Türkiye'ye verdikleri destek 150 milyon doları geçmiyor.
Türkiye, yine Cumhurbaşkanının ifadesiyle " bu işin parasında değil".
"Daha çok bu insanların yaşam koşullarıyla ve sosyal yapıya yaptığı tesirler, bunlar bizleri ciddi manada rahatsız ediyor. Bir an önce onların kendi ülkelerine dönmelerini, sağlıklı bir şekilde temin edersek en doğru çözüm o olur."
Bugün BM yıllık toplantılarına başlıyor, önündeki en güncel sorun Suriye'deki kriz, IŞİD sorunu ve bunun yansımaları, ama kimsede New York'taki toplantılardan somut bir çözüm önerisi çıkacağı beklentisi yok.
Bir gazetecinin Cumhurbaşkanı'na "uluslararası askeri güç talebiniz var mı? sorusuna Erdoğan'ın verdiği cevap Türk makamlarının da aynı hissiyat içinde olduğunu gösteriyordu:
"Ben BM'ye dayalı olacak herhangi bir şeye evet demiyorum, çünkü BM'den beklediğim bir şey yok. BM Güvenlik Konseyi'nden Suriye ile ilgili şu günü kadar hiçbir adım çıkmadı. Bundan sonra zaten oradan bir şey beklemiyorum."
Gürkan Zengin
23.09.2014